2010 Aralık

-
Aa
+
a
a
a

Aralık

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 29 Mb.

 

Ayın Sözü: "Üniversitelerde bu işi meslek edinmiş kadrolu öğrenciler var. Bu çocukların giydiği montlar bile aynı.” AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik.

 

Aralık ayı boyunca Wikileaks adlı medya kuruluşundan dünyanın önde gelen 5 yayın organına sızan belgeler, bu siteye yapılan sistematik saldırılar ve yayın yönetmeni Assange’ı tutuklamak için uydurulan yeni hukuk kurallarıyla tanıştık. Batılı hükümetlerin, tamamen yasa ve hukuk dışı olarak, kendilerini hiçbir şeyle kayıtlı saymaksızın, WikiLeaks’e ve onun yayın yönetmenine karşı savaşa giriştiğini gördük ve gözlerimizi ovuşturduk. Batı ülkeleri uyuşturucuya, kansere, teröre karşı verdiği savaşlardan sonra şimdi de 4-5 kişinin kurduğu bir internet sitesine karşı topyekûn savaş başlatmıştı!

 

ABD Başkan yardımcısı ve önde gelen Amerikan siyasetçileri, tanınmış radyo/TV yorumcularıyla gazeteciler, WikiLeaks’i terör örgütü, yayın yönetmenini de terorist ilan edip sitenin durdurulmasını, Assange’in de infaz edilmesini alenen isteyecek kadar ileri gittiler. Amazon.com, MasterCard, Visa, Facebook gibi büyük şirketler grubun yayın yapmasını engellemek için her türlü işe giriştiler. PayPal gibi siteler WikiLeaks’in mali kaynaklarını kitlerken ABD yönetiminden baskı veya telkin gördüklerini açıklayacak kadar rahattı. Onların ardından ABD’nin en büyük bankası Bank of America da kervana katıldı. WikiLeaks’le ilgili hiçbir parasal işlem yapmayacaklarını açıkladı. Bunun herhangi bir hukuki dayanağı olup olmadığını bankaya kimse sormadı; onlar da açıklamadılar zaten.

 

İnterpol, Assange hakkında kırmızı bültenle yakalama kararı çıkardı. Assange İngiltere’de polise teslim oldu. Mahkeme, hakkında tek bir suçlama bile bulunmayan Assange’ı bir hafta tecrit hücresinde yatırdıktan sonra astronomik bir kefalete rapten, elektronik prangalara ve her gün karakola görünme şartlarına bağlı olarak serbest bıraktı.Bunca tedbir, bütün tantana, Assange’in bir cinsel ilişki sırasında prezervatifinin yırtılmış olması suçlamasına dairdi. 

 

Bütün bu tuhaflığın içinde, bir de önemli hareket başgösterdi ama.

 

Milyonlarca insanın katıldığı bir küresel dayanışma başladı. Wikileaks’e karşı Dünya hükümetler ve şirketler koalisyonu savaşında dünya vicdanı uyanmaya başlamıştı. Ödüllü gazeteci Pilger’ın deyişiyle bu, ABD militarizmine, küresel elitlerin gizlilik politikalarına karşı  bir isyandı. Ayrıca İngiltere’de de gittikçe gaddarlaşan polis baskısına rağmen, şirketlerin vergi indirimlerine ve artan harçlara karşı sokaklarda uzun yıllardır görülmemiş bir direniş hareketinin boy vermekte olduğu gözlenmekteydi. İsyanın nereye varacağı bilinemezdielbette, ama başladığı kesindi ve cin, kapatıldığı şişeden bir kez çıkmış gibiydi.

Türkiye’nin özgün gündeminde ise artık neredeyse cebimizden çıkmaya başlayan polislerin sokak ortası protestocu öğrenci gazlayıp, dövmesi vardı. Öğrenciler, emniyet yetkilileri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Polisin müdahalesi yüzünden 19 yaşındaki hamile bir kadının da bebeğini kaybettiği ortaya çıktı.

Hükümet soğuk bir dille öğrencilerin neden dayağı hakkettiğini anlatırken, protestolar, basın açıklamaları ve yumurtalı saldırılar, tuvalet kâğıtlı saldırılar, konuşmaları bastırma çabaları birbirini izledi. Siyasetin dili çirkin, medyanınki ise “gençler onlar, eylem yapar” gibi politika öldürücü bir tondaydı. Aynı günlerde DİSK başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesi davası 30 yıllık zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle düştü. Aile AİHM’e gideceğini açıkladı.

Yılın son on gününe girilirken Demokratik Toplum Kongresi, Kürt sorununda çözüm modelini açıkladı. Hafta sonu DTK Çalıştayı toplanmış, Demokratik Özerklik programını şekillendirmişti. Kürt özgürlük hareketinin yayınladığı öneriler, ülkede geniş bir “yerinden yönetim” tartışmasını hızla gündeme taşımıştı. Tartışmaların nereye varacağı bilinemezdi elbette, ama bilinen bir şey vardı:  Kapatıldığı şişeden çıkmış olan bu cin de, bir daha oraya sokulamayacakmış gibi görünüyordu.

 

Yılın son gizli belgeleri ise Gölcük Donanma Komutanlığı’nda bulunan İstihbarat Daire Başkanı’nın odasının altındaki gizli bölmelerde çıktı. 10 çuval gizli belgeye el konuldu. İçeriğe dair dedikodular olsa da, gerçekler için iddianameleri beklemek gerektiği açıktı. Van'da 4 buçuk ay önce nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla ölen Canan Saldık'ın ölümüne ilişkin bilirkişi raporu açıklandı. Rapora göre, 16 yaşındaki genç kızın ölümüne yol açan kurşunlar, askerlerin atış eğitimi esnasında bir zırhlı aracın üzerinden atılmıştı. Olayla ilgili Van Askeri Mahkemesi'ndeki davada, biri albay 5 askerin, görevi ihmal ve ölüme sebebiyet vermekten yargılanmasına başlandı.

 

1978’de 111 kişinin katledildiği Maraş Katliamı'nın yıldönümü dolayısıyla kentte yapılan ilk tören, bozkurt işareti yapan bayraklı genç erkekler tarafından “basıldı”, polisin müdahalesi sonucu şiddet olayı yaşanmadı, tören alelacele sonlandırıldı. MHP sonradan, toplantıyı basanların partileriyle ilgisi olmadığını açıkladı. Bu güruhun kimden talimat aldığı ise açıklanmadı ve anlaşılamadı.

 

Türkiye ve İsrail arasındaki gerginlik hesapta bir miktar rahatlarken, Hayfa’da çıkan büyük yangının ardından ilk kez yüzyüze görüşme gerçekleşti. Türkiye’den gönderilen yangın uçakları vesilesiyle başlayan görüşmelerde Hükümet, uçaklar kamuya değil de Erdoğan’a, Mavi Marmara’da ölenler de kamuya aitmiş gibi bir tavırla yaklaştı. Medya’da yangın haberlerinden çok Türkiye’nin âlicenaplığı konuşuluyordu. 35 ülkenin söndürme çalışmalarına katıldığı yangında 42 kişi hayatını kaybederken, 5 bin hektar ormanlık alan da kül oldu. Bu acımasız “yangın diplomasisi”nin yanı sıra, yardıma koşan Filistinli itfaiye ekibinin bir bölümüne kendileri için yapılacak teşekkür ve ödül töreni”ne katılmak üzere İsrail’e geçiş izni verilmemesi de dünya ahvalinin bir aynasıydı herhalde.

 

Yıl sonu gelirken 20 ülkede toplam 42 gazeteci öldürülmüş, çocuk işçi çalıştıran ülke sayısı 12 artarak toplam 82’ye çıkmış, Moskova’da ırkçı saldırılar sonucundaki çatışmalarla ilgili 1000’den fazla insan gözaltına alınmış, Afganistan’da sivil zayiat bir yıl öncesine göre yüzde 20 artmış, Irak’ta hükümet kurulması 9 ay 10 gün sonra yeniden ileri bir tarihe ertelenmiş, sonra onaylanmış ama en önemli bakanlıklar açıklanmamıştı. Ayrıca, başta Kosova Başbakanı Taçi olmak üzere Kosova Kurtuluş Ordusu liderlerinin uyuşturucu ve organ kaçakçılığı çetesini yönettikleri Avrupa Konseyi’nde rapor edilmiş, Fildişi Kıyısı’nda seçim sonrası ve iç savaş öncesi şiddet yüzünden binlerce kadın ve çocuk ülkeden kaçmış, Kasım ayının gelmiş geçmiş en sıcak Kasım ayı olduğu iklim bilimciler tarafından açıklanmıştı.

 

Aralık’ta Arnavutluk son 150 yılın en büyük sel felaketini yaşıyor, Polonya’da 70 kişi soğuklardan donarak ölüyor, Avrupa’da karakış onbinlerce kişiyi mahsur bırakıyor, dondurucu soğukların da –evet!–  küresel ısınma kaynaklı olduğu bildiriliyordu.

 

 

Cancun’da toplanan iklim zirvesi ise beklenildiği üzere batmakta olan bir dünyanın tımarhanesi gibiydi. Ya da Titanic güvertesinde verilen bir aile yemeği. Konferans’ta yoksul ülkelere mali yardım ve Çin’le Hindistan’a salımları kontrol konusunda olumlu kararlar alınıyorsa da, 2 küçük soru açıkta bırakılıyordu: Ne kadar karbon kısıtlayacağız ve bunu ne kadar sürede yapacağız?

 

Dünyanın geleceği de tam tamına bu iki sorunun cevaplanmasına bağlıydı. Cancun anlaşması delegasyonlarda ve medyada coşkuyla karşılandı ama Bolivya iklim delegesinin tespiti başkaydı: Kutlayanlar politik düşünüyor, oysa bilim başka şey söylüyordu. Bir yanda gezegeni yoketmekte kararlı görünen bir avuç “çoğunluk”, bir yanda da 500 yıl sonra ilk kez yerli başkan seçmiş yoksul Bolivya vardı.

 

 

 

Dünyanın dengesi dingildemekteydi yani. Ama, öte yandan, şu da bir gerçekti: Ne WikiLeaks, ne de Bolivya yalnızdılar – arkalarına dünyanın sıradan insanlarının gitgide yükselen muazzam desteğini almışlardı çünkü. 

 

Son olarak, aramızdan ayrılanları da analım istedik: 2010'da aramızdan ayrılanlar.

 

Ocak;Şubat;Mart;Nisan;Mayıs;Haziran;Temmuz;Ağustos;Eylül;Ekim;Kasım;